Fonksiyonel antrenman, fitness endüstrisinde son 30 yılda popüler bir terim haline gelmiştir. Ne yazık ki, literatürde ve sektör içinde farklı tanımlamalar içermektedir. Peki fonksiyonel antrenman nedir?
Birçok açıdan, fonksiyonel antrenman bir hareket sürekliliği olarak düşünülmelidir. İnsanlar yürüme, hızlı koşma, koşma, depar atma, zıplama, kaldırma, itme, çekme, eğilme, bükülme, dönme, ayakta durma, tırmanma ve hamle yapma gibi çok çeşitli hareket etkinlikleri gerçekleştirirler. Tüm bu aktiviteler, üç ana hareket düzleminde - sagittal, frontal ve transvers - gerçekleşir. Fonksiyonel kuvveti geliştirmeye yönelik antrenmanlar, bir kasın veya kas grubunun kuvvet üretme kabiliyetini basitçe arttırmaktan daha fazlasını içerir. Aksine, sinir ve kas sistemleri arasındaki koordineli çalışma ilişkisini geliştirmek için yapılmalıdır. Fonksiyonel antrenman, kuvvetteki gelişmelerin doğrudan hareketlerin performansını artıracağı ve böylece bireyin günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmesinin daha kolay olacağı şekilde dirence karşı çalışmayı içerir. Basitçe ifade edilirse, fonksiyonel antrenmanın temel amacı, bir harekette elde edilen kuvvet gelişmelerini, tüm nöromüsküler sistemi etkileyerek başka bir hareketin performansını arttırmaya aktarmaktır.
Fonksiyonel antrenmanda, harekete dahil olan kasları antrene etmek kadar belirli hareketi eğitmek de önemlidir. Kas hareketini kontrol eden beyin, bireysel kaslar olarak değil, tüm hareketler açısından düşünür. Eklemleri ve kasları izole eden egzersizler, daha az fonksiyonel gelişme ile sonuçlanan hareketler değil, kasları çalıştırır. Kuvvet egzersizlerinin diğer hareketlere etkili bir şekilde aktarılması için, egzersizlerin hareketin birkaç bileşeninin gerçek performans hareketine benzer olması gerekir. Buna koordinasyon, kas kasılma türleri (eşmerkezli, eksantrik, izometrik), hareket hızı ve hareket açıklığı dahildir. Antrenman hareketinin her bir bileşeni, tüm hareketin yalnızca tek bir unsuru olarak görülmelidir. En yüksek transfer etkisine sahip egzersizler, dört bileşenin tamamında esas olarak gerçek hareket veya aktiviteye benzeyen egzersizlerdir. Bununla birlikte, bireylerin yalnızca benzer hareketlerle eğitim alarak belirli bir hareket veya aktivitede uzmanlaşamayacaklarına dikkat etmek önemlidir. En iyi sonuçlar için, hassas hareketin tekrar tekrar uygulanması gerekir.
Çoğu geleneksel makinede gerçekleştirilen egzersizler, kasları stabilize, kontrollü bir ortamda izole ettikleri için fonksiyonel antrenman sürekliliğinin alt noktasında olma eğilimindedir. Geleneksel, makine tabanlı egzersizlerin, ağırlık salonundan gerçek dünyaya performans aktarmanın en iyi yolu olmadığı doğru olsa da bu, bu tür egzersizlerin bir antrenman programının parçası olmaması gerektiği anlamına gelmez. Örneğin, "fonksitonel olmayan" tek eklemli egzersiz, bir kişinin uygun kas dengesini yeniden sağlamak için sahip olabileceği "zayıf bir halkayı" güçlendirmeye yardımcı olmada kritik bir rol oynayabilir. Ayrıca, böyle bir egzersizi yapmak, bir kişinin fonksiyonel antrenman faaliyetlerine daha güvenli ve etkili bir şekilde katılmasını sağlarken yaralanma riskini de azaltabilir.
Sonuç olarak, fonksiyonel eğitimin ya hep ya hiç kavramı olmadığı unutulmamalıdır. Bir işlevsellik sürekliliği mevcuttur. Fonksiyonel antrenman, geleneksel kuvvet antrenmanına yedek değil, bir ek olarak hizmet etmelidir. Düzgün uygulanan fonksiyonel antrenman, egzersiz çeşitliliği ve iyileştirmeleri gerçek hayattaki aktivitelere daha doğrudan aktaran ek antrenman faydaları sağlayabilir.
Dr. ALİ ERASLAN
Comments